"Biz hırsızları öldürmeyiz, ellerini kırar bataklığa atarız."
DJANGO
Amerikan sinemasının usta rejisörü John Sturges, "Westernler sinemada insanın kendini en özgür hissedebileceği türdür" sözünü sarfederken 1960'lı yıllarda İtalyan meslektaşlarının kendi hayalinin ötesinde ürünlerle bir patlama yapacağını da düşünmüşmüydü bilinmez ancak Spaghetti westernler bir yandan Akdeniz rüzgarıyla yoğrulmuş bir samimiyeti insanlarla paylaşırken diğer yandan da sınırsız özgürlüğün çekiciliğini sunar. Temelinde alıntılardan inşa edilen bir tür olarak, emekleme aşamasını takiben kendine özgü kişiliğini bulmakta da gecikmez.
Sergio Leone ile aynı türün alternatif kulvarlarında ilerleyen Sergio Corbucci'nin kendi western anlayışının emeklemekten ayağa kalkışının ilk adımı da 1966 yılında çektiği Django'sudur. Bu öyle bir ayağa kalkışın habercisidir ki yıldız olmanın kapısını Django ile aralayan Franco Nero'nun takip eden 10 yıl içerisinde çektiği filmlerin nerdeyse hepsi alternatif olarak Django isimleriyle de anılmıştır. Franco Nero'nun beraberinde Spaghetti Westernlerin yıldız oyuncuları Tomas Milian'dan Terence Hill'e ve hatta Türk sineması izleyicilerinin yakından tanıyacağı Robert Widmark'ın da (Alberto Dell'Acqua) Django filmleri bulunmaktadır.
Kurosawa'dan Leone'ye, Leone'den Corbucci'ye :
Herşey 1965 senesinde Sergio Corbucci ve Sergio Leone'nin karşılıklı sohbeti esnasında başlar. Leone'nin Kurosawa'nın Yojimbo'sundan aktardığı Fistful Dollars ile kazandığı başarı o ana kadar spaghetti sayılamayacak türden kovboy filmleri çekmiş olan Corbucci'ye deyim yerindeyse fütursuzca at koşturabilmesi için ilham vermiştir. Hareket noktası olarak Leone'nin yapmış olduğu gibi Akira Kurosawa'nın hikayesini seçen Corbucci'nin bir tekrar filminden ziyade daha orjinal bir anlatıma ihtiyacı vardır. Kafasında ki düşünce Leone ile beraber dehşet duygusu ve adrenalin veren bir şiddetle buluşmuş seyirciye Leone'den fazlasını verebilmektir. Bu yeni şiddet gösterisini de Eastwood'a her yönüyle alternatif olacak bir anti kahraman yüklenecektir.
Corbucci'nin kafasında binlerce senaryo uçuşurken 1960'lı yıllarda pek çok yönetmenin başvurduğu bir yol olan çizgi roman - sinema dayanışması imdadına yetişir. Gazete köşesinde gördüğü peşinde bir tabut sürükleyerek yeni maceralara doğru yol alan çizgi roman kahramanı, Corbucci'nin kafasında ki dinamiti ateşler. Django artık beyaz perdededir ve takip eden 18 yıl boyunca da perdeyi terketmeyecektir.
"Tabutuma dokunma!":
İç savaş sonrasında Texas'ın sınır kasabalarından birisine doğru peşinde sürüklediği tabutuyla gelen bir gizemli yabancı Django (Franco Nero) kişisel intikamı için yıllarca aradığı güneyli fanatik Binbaşı Jackson'un (Eduardo Fajardo) izini bulmuştur.
Binbaşı ve fanatikleri kontrol altında tuttukları kasabada düzenli olarak General Hugo(Jose Bodalo) önderliğinde ki Meksikalıları katletmektedirler. Binbaşı safkan bir Teksaslıdır, kukuletalı askerleri ile beraber Tanrı adına hizmet ettiği tek davası da topraklarını "pis" Meksikalılar'dan temizlemektir. Bu savaş esnasında arada kalmaya mahkum olan ise sefil bir kasabadır.
Tanrının unuttuğu bu sınır kasabasında, bir taraftan ruhani işlere hizmet ederken diğer yandan Binbaşının muhbiri olarak dünyevi işlere hizmet eden kasabanın pederi (Gino Pernice) , kasabaya gelen gizemli yabancının haberini Binbaşı'ya iletmek te gecikmez. Pederin haricinde kasabanın genelevinde ki kadınlar ve barmen Nataniele(Angel Alvarez) ise ıssız kasabada canlı kalabilmiş diğer insanlardır.
Django'nun gelişiyle beraber kasaba da o ana kadar varolan ölüm oranı biraz daha yükselir ve tabutunun içinde ki sürpriz onu ortadan kaldırmak için gelenleri beklemektedir.
Tabut ise sahibi tarafından içerisine yerleştirilecek ölüyü beklemektedir.
"Senin adın Castello Romano":
1960'ların ve 1970'lerin aksiyon sinemasının mükemmel örneklerinin efsane yapımcılarından Dino De Laurentis'in karşısında ki genç yıldız adayı "Benim adım Francesco Clemente Giuseppe Sparaniero" demektedir.
Laurentis'in cevabı ise gayet nettir "Dalgamı geçiyorsun benimle? Bak şimdi, bu ofisin bulunduğu caddenin ismi Castello Romano'dur ve senin adında bundan sonra Castello Romano"
Mavi gözlerini Laurentis'in gözlerine diken genç aday ısrarla başka bir isim için diretmektedir. Sonuçta araya giren yakın bir stüdyo çalışanı sayesinde adayın yeni ve bundan sonra ki hayatında dünyanın onu tanıyacağı ismi üzerinde anlaşılır.
Mavi gözlü, atletik gencin yeni ismi Franco Nero'dur.
Nero ve Eastwood :
Yojimbo'dan uyarlanmış bir hikaye söz konusu olduğuna göre hikayenin farklı karakterlerin elinden sunumunu da değerlendirmek kaçınılmazdır. Peki Eastwood'un adsız kovboyu ile Nero'nun Django'sunun farkları nedir?
Önlerinde dünya yokolsa yüz ifadeleri değişmeyecek bu iki kayanın, detaylarda birbirlerinden çok farklı metotları bulunmaktadır. İşte bunlardan bir kaç örnek;
Eastwood'un altıpatlarına karşı Django'nun mitralyözü vardır.
Eastwood at ile seyahat eder , Django'nun atı yoktur peşinde tabutuyla dolaşır.
Eastwood kadınları kurtarır ama ilişkiye girmez, Django hem kurtarır hem ilişkiye girer.
Eastwood cigar içer, Django içmez.
Kulak Kesenler:
1990'lı yıllarda Tarantino önderliğinde sinemayla tekrar buluşan sadizm öğeleri, temelinde Django ve benzeri ürünlere dayanmaktadır. Rezervuar Köpekleri'nin vurucu sahnelerinden birisi olan kulak kesme öğesi kuşkusuz Django ve Sergio Corbucci'ye karşı bir saygı duruşudur. 1990'lı yıllarda dahi sinemada ki şiddetten hoşlanan veya rahatsız olan iki kutubun oluştuğunu göz önünde bulundurursak Meksikalılarca kulağı kesilen "muhbir" pederin 1960'larda filmi izleyen seyircide uyandırdığı dehşet duygusunu anlatmak daha kolay olacaktır.
Ayrıca Kill Bill'de ki bir örnek takım elbiseli uzak doğulu ganglerin, Binbaşı Jackson'un KKK başlıklı askerlerine bir gönderme olduğu da düşünülebilir. Ku Klux Klan fikri Corbucci'nin çekimler esnasında hem Meksikalı hemde Güneylileri oynayabilecek yeterli sayıda melun suratlı figuran bulamadığı için ürettiği bir çözümdür.
Son bir örnek olarak Louis E. Bacalov'un Django'nun müziklerini bestelerken 1960'ların beat gençliğinin ruhuna hitap eden düzenlemeleri ve Roberto Fia'nın Elvis Presley'i aratmayan vokalleriyle tamamen popüler anlayışa hizmet edip ilerleyen dönem içerisinde kendi kültünü yaratmıştır.
Django, Spaghetti Westernleri veya Sabun Köpüğü tabir edilebilecek sinema ürünlerini seven her insanın bir kere de olsa izlemesi gereken bir filmdir.
Filmin Fragmanı
Yazan: Gökay GELGEC - Yojimbooo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder